10 Şubat 2008 Pazar

BASIN/ÇETİN BİLGİN HAKKINDA

'Kargaşa 5'te tuvale övgü

Kargart tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen 'Kargaşa' sergisi, geçen yıllardan farklı olarak sadece resimden oluşuyor. Amaç, tuval resmini 'muhafaza ve müdafaa etmek'

14/06/2005 (1005 kişi okudu)

ZEYNEP ŞANLIER (Arşivi)

İSTANBUL - Yazın yüzünü göstermesiyle birlikte yavaş yavaş sanat galerileri de sergi sezonunu kapatma hazırlıklarına giriştiler. Hemen her galeri bu sezonun son sergisini ağırlıyor ve büyük bir kısmı da bu sergilerin ardından bir 'yaz karması' düzenleyip sonbaharı bekleyecek. Buraya kadar sıradışı bir durum yok. Bizim dikkatimizi çeken, 'karşının alternatif sanat mekânı' Kargart'ın da sezonu karma resim sergisi ile kapatıyor olması.
Kargart yıllardır, performanstan video-art'a, resimden heykele çeşitli disiplinlerden yapıtların izleyici ile buluştuğu 'Kargaşa' adlı sergi ile sezonun sonunu getiriyordu. Bu yıl 'Kargaşa: Resmin Haysiyeti' adıyla beşincisi düzenlenen sergi, geçen yıllardan farklı olarak yalnızca tuvalleri bir araya getirdi. 30 Haziran'a kadar açık kalacak sergide mesele ise, 'resmin haysiyeti'. Günümüz sanat ortamında tuval resminin dışlandığına işaret etmeyi amaçlayan sergi için hazırlanan 'not', "...Sanatta arayışlar, önermeler elbetteki hiç bitmeyecek. Bu alanda son derece yetkin ve önemli 'iş'ler üreten sanatçılarımız olmasına karşın sanat ortamında 'yenilik', 'öncülük', 'güncel' gibi tanımlamalarla ve neredeyse bir saldırıyla 'resim'in (kastedilen tual resmidir) dışlandığı bir ortam, günler yaşıyoruz...' Şey üstünde tüy'e 3-5 sayfalık ne dediği anlaşılmayan, çeviri kokulu açıklamalar yapılıyor..." sözleriyle eleştiri oklarını güncel sanat dünyasına fırlatıyor.

Bunun adı 'entelektüel terörizm'
Kargaşa sergilerini düzenleyen isimlerden biri olan ressam İbrahim Çiftçioğlu ile konuşma fırsatı bulduk ve ona bu denli keskin bir tavrın altında yatan nedenleri sorduk. Çiftçioğlu, başından beri Kargart'ın da düzenlenen Kargaşa sergilerinin de disiplinler arasında bir ayrım gözetmediği gibi sanatçılar arasında da 'genç ya da yaşlı, akademisyen ya da değil' şeklinde bir ayrıma gidilmediğini belirtiyor. Amacın kendi dilini oluşturabilmiş sanatçıları bir araya getirmek olduğunu vurgulayan Çiftçioğlu, günümüz sanat ortamında tuval resminin, hatta 'izleyenin bile yok sayıldığını' söylüyor.
'Entelektüel terörizm' olarak adlandırdığı bu duruma müdahale etmek amacıyla beşinci Kargaşa'nın yalnızca tuvallerden oluştuğunu ifade eden Çiftçioğlu şunları ekliyor: "Bugün güncel sanat üretiyorum diyen insanlar, resmin getirmiş olduğu dili, estetik önermeyi göremiyorsa söylenecek hiçbir şey yok. Kaldı ki bugün hâlâ resim, çağımızın pek çok problemine, felsefi ve estetik problemler dahil olmak üzere, cevap veren bir disiplindir. Resmin dün de haysiyeti vardı şimdi de var."
'Kargaşa' başlıklı sergi 30 Haziran'a kadar Kargart'ta görülebilir. Tel: 0216 330 31 51

75 ressamın yapıtları bu sergide
'Kargaşa 5: Resmin Haysiyeti' başlığıyla düzenlenen sergide, 75 ressamın son dönem üretimlerinden örnekleri yer alıyor. Sergide resimleri yer alan sanatçılar ise şunlar:
Güzin Akdemir, Şeniz Aksoy, Mustafa Salim Aktuğ, Harun Antakyalı, Meryem Arıcan, Teoman Ata, Canan Atalay, Kenan Ataseven, Ali Atmaca, Selahattin Aydın, Habib Aydoğdu, Resul Aytemur, Bedri Baykam, Çetin Bilgin, Ümran Bulut, Ali Candaş, Süleyman Çağlayan, Doğu Çankaya, Altan Çelem, Murat Çelik, Seçil Çeliktürk, İbrahim Çiftçioğlu, Ali Doğan, Fevzi Doğanöz, Hüsnü Dokak, Ataş Elatmış, Basri Erdem, Gülsen Erdoğan, Nurettin Erkan, Saim Erken, Adem Genç, Bayram Gümüş, Veysel Günay, Atilla İlkyaz, Melik İskender, Saadet İvecen, Ekrem Kahraman, Ece Kalabak, Mustafa Karyağdı, Nurettin Kazankaya, Nihat Kemankaşlı, Bahar Kocaman, Özgür Korkmazgil, Ali Kotan, Burhan Kum, Ahmet Müderrisoğlu, Güzhan Müstecaplıoğlu, Aynur Ocak, Tülay Okan, Tülin Onat, İzzet Arda Onursan, Cezmi Orhan, Biles Öcal, Necdet Öksüz, İrfan Önürmen, Cebrail Ötgün, Mustafa Özbakır, Mehmet Özer, Söbütay Özer, Bünyamin Özgültekin, Vedat Örs, Nurtaç Özler, Avni Öztopçu, Burcu Perçin, Barış Sarıbaş, Cengiz Savaş, Şevket Sönmez, Tuncay Takmaz, Tunç Tanışık, Tansel Türkdoğan, Umur Türker, Alp Tamer Ulukılıç, Burcu Yağcıoğlu, Hanefi Yeter.

Hiç yorum yok:

İLHAN GÜMÜŞYAN

SERGİ

25 ARALIK -15 ocak 2007 TARİHİNDE ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİNDE SERGİ;''PARÇALANMALAR''
ÇETİN BİLGİNİN 10 YILLIK SERÜVENİ

PARÇALANMALAR.

HİLMİ SEÇKİN.

................................. İmge ; modern süreçlerde temsil ettiğinin rolünü üstlenirken iktidar olma şansını da elinde tutar. Zaman olgusunun kıskacında amaç bütüne yaklaşmaktır. İmgenin dolaşımını irdelemek bir yapıt hakkındaki ip uçlarını ele geçirmemize yarayacaktır.

Öncelikli olarak imge; kendi dışında bir şeyin suretidir ve kendi dışında bir şeyi imlediği anda başka bir şeyi de temsil eder.Kavranılma anında da kendi ile görüneni terk eder. İmge; kendinde temsilin vucut bulmasına ,tanımlanmasına izin vermez. Benzeşim üzerine kurulmuştur.Sanatçının algılama biçim değerleri; yarattıkları boşlukta ne öncesine ne de sonrası bir gerçekliğe şans tanır. Büyü ; o anki boşlukta salınan imgenin zamansız ve mekansızlık ilişkisinin kendini izleyenin bilinç dışında tanımlanmasında oluşur.

Çetin Bilgin’in resimleri şiirsel kurgu ve imgeler üzerine ucu açık tasarımlardır. Resimlerinin anahtar kavramlarından birini de ‘’parçalanma olgusu ‘’ oluşturur.

Paramparça ile start alan parçaların bir araya gelişleri bir bütün olma kaygısı yerine yeniden parçalanma heyecanı ile ihtiyaçları kadar örtüşürler.Yıkım ,kendilerini imha,her zaman parçaların bir birleriyle örtüşmesini amaçlar gibidir .Parçalar yeni bir form kaygısıyla var olabilirlik ihtimaline rağmen ‘’bütün’’ ilişkisini sadece sürpriz geçişlerin yaratılma sürecinde var ederler . Parçalanmalar yeni bir bütünü oluşturmaya veya yeni bir formu somutlaştırmaya çalışmazlar. Parça ve bütün ilişkisinde amaç ortadan kaldırılmıştır. Ucu açık ve her an geri çekilebilir bir ilişkiyi tanımlarlar. İç içe girmiş parçalar bir‘’söylemde’’ bütünler ve yeni bir parçalanmanın ip uçlarını da ele vermekten kaçınmazlar.

Resme başlarkan başından beri var olan parçalanmalar ortada başıboş dolaşan parçalardan bir bütün oldurma kaygısı taşımaz onlara içsel mantığıyla haraket yetisi sağlarlar.Parçalar birbirleri ile sarmalanırken ,birbirlerine boşlukta düşüşün ölüm dokunuşları hakkını tanırlar. Kendi algılama serüveninde ele geçirdiği parçalanmaların birbirlerine geçiş sürelerinde hayat hakkı tanır daha önce köprülerle bir aradalığı oluşturan birliktelikler de yeniden parçalanarak tekrar start aldıkları noktaya gelirler.Sonuç sonsuz önermeler.Bitmemişlik , bir yeniden yaratım olgusuyla gerçekleşir.Parçaların birleşme ve ayrışma serüveninde iktidar olma şansları yoktur.

Bu doğurganlık Çetin Bilgin’e sürekli bir üretim olanağı sunarken doyumsuzluğu da beraberinde getirir.Çetin Bilgin eline geçirdiği kendi kaleydeskopunun sonsuz önermeleri ile yarış içindedir………………………………………………………………………………………